İran İstihbarat Bakanlığı'na göre, İslam Cumhuriyeti savunma, havacılık ve enerji ile ilgilenen bazı hassas özel sektör şirketlerinde ve devlet kurumlarında faaliyet gösteren sözde bir "CIA ağı" keşfetti. 17 casus olduğu iddia edilen kişinin tutuklandığı ve idam cezasına çarptırıldığı bildirildi. Tahran yetkilileri ayrıca, iddia edilen tüm casusların Amerika'ya giriş için vize alma sözüyle CIA tarafından kaydedilen İran vatandaşları olduğunu da belirtti.
Bununla birlikte, halihazırda vizeye sahip olan diğer İran vatandaşları, aynı vizeleri ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yenilenerek Amerika Birleşik Devletleri hakkında casusluk yapmaları için "şantaja" maruz kaldılar. Vize başvuru sahipleri, İran'ın nükleer programı veya savunma tedariki gibi kritik alanlardaki çalışmalarına göre dikkatlice taranacaktır.
Pazartesi günü İran devlet televizyonunda yayınlanan bir belgesel, 17 casusun birbirini tanımadığını ve sızma ticareti konusunda farklı zamanlarda eğitim aldıklarını iddia etti. Sızanlar, casusluk için gizli iletişim sistemleri ve diğer teçhizatlar kuracaklardı.
İran televizyon belgeseli, 17 tutuklamanın "Amerikan dış istihbaratına ölümcül bir darbe indirdiğini" iddia etti. Ancak ABD Başkanı Donald Trump, bir tweet'te Tahran'ın iddialarının "tamamen yanlış" olduğunu ve "sıfır gerçek" içerdiğini, bunların Tahran'dan gelen "yalan ve propaganda" olduğunu söyledi. Kim haklı? Öncelikle, hiç şüphe yok ki, CIA İran'da kitlesel olarak işe alıyor çünkü 1979'dan beri Washington İran'daki büyükelçiliğini kaybettiğinden, CIA ülke içinde doğru bilgi toplamakta daha büyük zorluklar yaşadı. Bu nedenle, Donald Trump'ın İran'a verdiği önem göz önüne alındığında, İran içinde güvenilir kaynaklara olan ihtiyaç katlanarak arttı ve şimdi daha da acil hale geldi. Ayrıca, İran'ın CIA varlık edinimi açıklamaları doğru görünüyor. Ancak 17 varlığı kaybetmek, CIA için 72 yıllık tarihin en büyük istihbarat toplama felaketlerinden biri anlamına gelir.
Dahası, - İranlıların kendilerinin de iddia ettiği gibi - 17 casus olduğu iddia edilen kişinin birbirini tanımadığı göz önüne alındığında, birlikte hareket etmeyen, ancak ülke geneline dağılmış ve ayrılan 17 kişiyi tespit etmek ve yakalamak için büyük miktarda karşı istihbarat kaynağı kullanıldı. Gerçekleşme olasılığı daha yüksek olan şey, İranlıların az sayıda CIA casusu tespit etmeleri - muhtemelen en fazla iki veya üç - ve ardından yavaş yavaş geniş kapsamlı araştırmalarını genişletmeleridir.
Bu noktada İranlı yetkililer, çok Batı yanlısı olduğu düşünülen hassas bilgilere erişimi olan kurumların veya şirketlerin çalışanlarını hedeflemek için soruşturma ayrıcalıklarını kullanacaklardı. Muhtemelen soruşturma bu kadar çok iddia edilen casusu içerecek şekilde büyüdü.
CIA için en endişe verici şey, İranlıların, işlerini yabancı kaynakları işe almak ve yönetmek olan bir dizi CIA (Amerikan) subayı görsel olarak tanımlamış gibi görünmesidir. Görünüşe göre ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Avusturya, Hindistan, Türkiye ve Zimbabve gibi ülkelerde konuşlanmış diplomatik bir kadrosu. Ancak İranlılar bu diplomatların aslında resmi kapsamı olan CIA personeli olduğunu söylüyor.
Pazartesi günkü TV şovunun bir noktasında, kimliği belirsiz bir adama BAE'de İran istihbarat yetkilileri tarafından gözetlenmekten nasıl kaçınılacağı konusunda bilgi veren Kafkas sarışın bir kadın görüldü. Farsça'yı kusursuz bir Amerikan aksanıyla konuşuyor.
İranlılar haklıysa, bu yetkililer bir an önce Washington'a geri çağrılmalıdır. Dünyanın en ünlü ve aktif istihbarat teşkilatı için hayal edilemez hasar.