Küresel Jeopolitik Krizler: Arktik'ten Afrika'ya, Ukrayna'dan Pasifik'e ve alevler içinde Ortadoğu'ya

Emanuela Ricci

İsrail'in dün Beyrut'un Hizbullah kontrolündeki Dahieh banliyösündeki bir binaya düzenlediği saldırıda 14 kişi öldü, en az 66 kişi yaralandı. Kurbanlar arasında, 1983'te Beyrut'taki ABD büyükelçiliğinin bombalanmasına karışan önde gelen Hizbullah komutanı İbrahim Aqil de vardı. Sadece İbrahim Aqil değil, aynı zamanda onun üç yardımcısı da vardı: Gazze savaşı sırasında askeri operasyonları denetleyen Ahmed Wahabi, Abu Yaser Atar ve Al. Hac Ninevehill.

Saldırı, iki F35 uçağıyla füze atan İsrail kuvvetleri (IDF) tarafından doğrulandı. İsrail, Hizbullah'a çağrı cihazları ve taşınabilir telsizlerle düzenlenen saldırının ardından Beyrut'un merkezini bombalayana kadar eylemlerini daha da yoğunlaştırıyor. Gerilim, Unifil birliğinin konuşlandırıldığı ve binden fazla İtalyan askerine ev sahipliği yapan Mavi Hat boyunca uzanıyor. Birleşmiş Milletler ve ABD, durumun kötüleşmesinden duydukları endişeyi dile getirerek ateşkes önerilerini uygulamaya çalışıyor ancak artık çok geç olabilir. Ancak ABD, İsrail'in doğrudan bir çatışma halinde Hizbullah'a saldırma niyetinden haberdar olmadığını doğruladı.

Gelin dünyada olup bitenleri birlikte analiz edelim.

Kuzey Kutbu: Yeni Ticaret Yolları ve Güçler Arasındaki Rekabet

İklim değişikliği Kuzey Kutbu'nu yeni bir jeopolitik rekabet sahnesine dönüştürüyor. Eriyen buz, Asya ile Avrupa'yı birbirine bağlayan ticaret yollarını açıyor ve Süveyş Kanalı gibi geleneksel rotalara kıyasla nakliye sürelerini kısaltıyor. Arktik kıyı şeridinin en geniş kısmına sahip olan Rusya, bölgede toprak iddiasında bulundu ve askeri varlığını güçlendirdi. Rus altyapısı, yeni askeri üsler ve dünyanın en büyükleri arasında yer alan bir buz kırıcı filosunu içeriyor ve Moskova'nın Kuzey Kutbu'nun petrol, gaz ve nadir mineraller gibi doğal kaynaklarından yararlanmasına olanak tanıyor. Çin de Kuzey Kutbu'nda bir güç olmamasına rağmen bölgeye ilgi duyduğunu açıkladı. Pekin kendisini "yarı Kuzey Kutbu gücü" olarak tanımlıyor ve küresel ekonomik genişleme stratejisinin bir parçası olarak bölgedeki ticaret yollarının geliştirilmesine yatırım yapmaya başladı. Moskova ve Pekin'in hırslarından endişe duyan ABD ve Kanada, buz kırıcı filolarını güçlendiriyor ve Kuzey Kutbu'nda yeni askeri altyapıya yatırım yapıyor. Washington bölgeyi bir ulusal güvenlik meselesi olarak görüyor ve Rusya'nın artan askerileşmesinden korkuyor.

Orta Doğu: İsrail-Hizbullah Gerginliği

Ortadoğu'da İsrail ile Hizbullah arasındaki çatışmanın tırmanması yeni bir zirveye ulaştı. Hizbullah komutanı İbrahim Aqil'i vuran İsrail saldırısı, Lübnanlı grubun her iki taraftan da roket fırlatma ve bombalamalarla büyük tepkisini tetikledi. ABD ve uluslararası toplum, çatışmanın Hizbullah'ın ana destekçisi İran'ın da dahil olduğu bölgesel bir savaşa dönüşmesinden endişe ediyor. Bu tırmanış, Suriye'deki savaşın ve İran ile İsrail arasındaki sürekli gerilimin zaten test ettiği, bölge genelinde güçlü bir istikrarsızlığın olduğu bir dönemde gerçekleşti. İran ve Suriye ile yakın bağlarını sürdüren Rusya, bölgenin dengelenmesinde kilit rol oynuyor ve her türlü diplomatik hamleyi son derece hassas yapıyor.

Ukrayna: Moskova'nın Nükleer Tehdidi

Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışma dünyanın en tehlikeli cephelerinden birine dönüştü. Avrupa Birliği'nin uzun menzilli füze kullanımının onaylanması ve Kiev'e 35 milyar avroluk finansman şeklinde yeni ekonomik yardım paketinin onaylanmasının ardından Rusya, nükleer silah kullanma tehdidinde bulunarak tepki gösterdi. İtalya uzun menzilli füzelerin kullanılmasına karşı olduğunu açıkladı. Vladimir Putin'in Belarus'a konuşlandırılan Rus atom bombalarının kullanıma hazır olduğu tehdidinde bulunması uluslararası toplumda alarma yol açtı. ABD, NATO ve Avrupa Birliği, Rusya'yı nükleer bir saldırının yıkıcı sonuçları konusunda uyardı ancak gerginlikler artmaya devam ediyor. Nükleer tehdit, konvansiyonel bir savaşın küresel bir nükleer çatışmaya dönüşebileceği korkusuyla dünyayı Soğuk Savaş'ın en karanlık günlerine geri getirdi.

Çin'in Pasifik'teki Hedefleri: Tayvan ve Güney Çin Denizi

Pasifik'te Çin'in hırsları ABD ve müttefikleriyle artan gerilimlere neden oluyor. Tayvan meselesi temel sürtüşme noktalarından biridir. Pekin adayı isyankar bir eyalet olarak görüyor; ABD ise Taipei'ye desteğini yoğunlaştırarak Çin'in işgali durumunda adayı savunma sözü verdi. Çin ise Tayvan çevresinde askeri tatbikatları artırdı ve bu da her an bir çatışmanın patlak verebileceği korkusunu artırdı. Çin'in Güney Çin Denizi'ndeki toprak iddiaları Pekin'i Filipinler ve diğer Güneydoğu Asya ülkeleriyle doğrudan karşı karşıya getiriyor. Çin, iddialarını reddeden uluslararası kararları göz ardı ederek bölgede yapay adalar ve askeri altyapı inşa etti. ABD, Çin'in iddialarına meydan okumak için "seyrüsefer özgürlüğü" operasyonları yürüterek bölgedeki deniz varlığını artırarak karşılık verdi.

Afrika'da İstikrarsızlık: Libya, Sahel ve Yeni Etkiler

Afrika'da, özellikle Libya ve Sahel'de durum aynı derecede endişe verici. Libya hâlâ bir savaş alanı; Türkiye Trablus'taki hükümeti destekliyor, Rusya ise General Halife Hafter'in güçlerini destekliyor. Enerji kaynaklarının ve göç yollarının kontrolü, Libya'yı uluslararası güçler için önemli bir düğüm noktası haline getiriyor. Sahel'de durum daha da karmaşık. Cihatçı isyan ve siyasi istikrarsızlık Mali, Nijer ve Burkina Faso gibi ülkelerde istikrarı bozuyor. Rusya, paramiliter grup Wagner ve şimdi de Afrika Kolordusu tugayı aracılığıyla bölgedeki varlığını güçlendirirken, Çin de altyapı yatırımlarını ve ekonomik nüfuzunu artırıyor. Geleneksel olarak bölgede bulunan ABD ve Fransa nüfuzlarını korumaya çalışıyor ancak bu yeni oyuncuların rekabetiyle karşı karşıyalar. Fransa ve ABD artık güvenilir muhataplar olarak görülmedikleri için Nijer'i terk etmek zorunda kaldılar. Nijer'de şimdilik yalnızca İtalya ve Almanya'dan iki birlik kaldı.

Sonuç olarak Kuzey Kutbu'ndan Afrika'ya, Orta Doğu'dan Pasifik'e kadar uzanan bu çatışmaların toplamı, dünyayı benzeri görülmemiş bir istikrarsızlık aşamasına doğru sürüklüyor. Artan militarizasyon, ekonomik rekabetler ve nükleer gerilimler olası küresel gerilimin koşullarını yaratıyor. Nükleer güçler arasındaki gerginlikler, kaynaklara yönelik rekabet ve jeopolitik rekabetin körüklediği Üçüncü Dünya Savaşı riski hiç bu kadar gerçek olmamıştı. Bu krizlere diplomatik çözümler bulunamazsa dünya, 20. yüzyılın zorluklarla elde edilen küresel barış ve istikrarını baltalayacak yıkıcı bir çatışmayla karşı karşıya kalabilir.

Küresel Jeopolitik Krizler: Arktik'ten Afrika'ya, Ukrayna'dan Pasifik'e ve alevler içinde Ortadoğu'ya