Moskova'nın yeni nükleer doktrini: Anlamı, riskleri ve sonuçları

Emanuela Ricci

Rusya'nın nükleer doktrininin Başkan Vladimir Putin tarafından imzalanan son revizyonu, Rusya'nın savunma politikalarında önemli bir evrime işaret ediyor ve uluslararası güvenlik açısından yeni zorluklar ortaya çıkarıyor. Yeni doktrin, Moskova'nın, Rusya'nın egemenliğine veya toprak bütünlüğüne “kritik bir tehdit” oluşturan herhangi bir saldırıya yanıt olarak geniş nükleer cephaneliğini kullanma hakkına sahip olduğunu belirtiyor. Bu güncelleme, nükleer silah kullanımına ilişkin eşiği önemli ölçüde azaltarak Rusya'nın nükleer güç kullanımına başvurabileceği koşulları genişletiyor.

Kısıtlamaların ve yeni tehditlerin terk edilmesi

Önceki yıllarda tanımlandığı gibi Rus nükleer doktrini, nükleer silahların yalnızca doğrudan nükleer saldırı gibi Rus devletine yönelik varoluşsal bir tehdit durumunda kullanılması çağrısında bulunuyordu. Ancak Rusya, 2024 revizyonuyla bu tanımı, nükleer güçler tarafından desteklenmesi halinde nükleer olmayan devletler tarafından füze, insansız hava aracı ve diğer uçakların kullanılması gibi konvansiyonel saldırılardan kaynaklanan tehditleri de kapsayacak şekilde genişletiyor. Hareket, Batı'nın, özellikle ABD ve NATO'nun Ukrayna'ya sağladığı askeri yardıma doğrudan bir yanıt olarak yorumlanıyor. İnceleme, Moskova'nın Belarus'la olan askeri ittifakının da artık Rusya'nın nükleer koruması altına girdiğini ve Doğu Avrupa'nın jeopolitik dinamikleri üzerinde daha fazla baskı oluşturduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Bu nedenle yeni doktrin, bu konuda bir sonraki adımı işaret ediyor.kızışma nükleer tehditlerden Her ne kadar Rusya'nın nükleer tehdidi çoğu zaman retorik konusu olsa da, bunun doktrin yoluyla resmi olarak meşrulaştırılması, küresel güvenlik açısından daha endişe verici senaryoların önünü açıyor.

Putin gerçekten nükleer silah kullanır mıydı?

Temel soru Putin'in nükleer silah kullanma yönündeki gerçek arzusuyla ilgili. Her ne kadar ABD Başkanı Joe Biden da dahil olmak üzere Batılı yetkililer Rusya'nın nükleer tehditlerini "inandırıcı" olarak ilan etseler de Putin'in söylemi şu ana kadar somut bir adım atmayı başaramamış gibi görünüyor. Dmitry Medvedev gibi üst düzey Rus yetkililerin sık sık nükleer savaş tehdidinde bulundukları yönündeki açıklamalarına rağmen, Batı'daki pek çok uzman bu tür açıklamaların öncelikle Kiev destekçilerini korkutmayı ve Ukrayna'ya daha fazla silah sağlanmasını caydırmayı amaçladığına inanıyor.

Ancak risk, sürekli nükleer söylemin Batı'yla bozulan ilişkilerle birlikte nükleer silah kullanımına yönelik psikolojik eşiği giderek düşürebilmesidir. Bazı analistler, Putin'in artan saldırganlığının Ukrayna'daki "topyekün savaş" algısıyla birleştiğinde, onu taktik nükleer silahlar bağlamında bile riskli kararlar almaya yöneltebileceğinden endişe ediyor.

Taktik Nükleer Silahlar Stratejik silahlarla karşılaştırıldığında gücü ve menzili sınırlı ama yine de yıkıcı olan bu silahlar, kesin bir zaferi veya savaşın sona ermesini garanti etmese bile Ukrayna ile bir çatışmada kullanılabilir. Öte yandan kullanımı stratejik nükleer silahlar Bu sadece Ukrayna için değil, aynı zamanda Rusya için de bir felaket olacaktır, çünkü muhtemelen Batı'nın büyük bir tepkisini tetikleyecek ve potansiyel olarak yıkıcı sonuçlara yol açacaktır.

Nükleer silah kullanımını yavaşlatan nedenler

Rusya'nın nükleer silahlar, özellikle de taktiksel silahlar kullanma kararını geri planda tutan iki ana faktör var gibi görünüyor. Birincisi Çin. Başkan Xi Jinping, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini hiçbir zaman alenen kınamamasına rağmen, nükleer silah kullanımının kabul edilemez olduğunu sürekli olarak yineledi ve Putin'i nükleer güce başvurmaktan kaçınmaya çağırdı. Çin ise kendisini çatışmada arabulucu olarak konumlandırmaya ve küresel sahnede diplomatik konumunu güçlendirmeye çalışıyor.

Putin'i geride tutan ikinci faktör ise muhtemelen ABD ve NATO'dan gelecek yıkıcı tepkidir. Ukrayna NATO üyesi olmasa da ABD, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik bir nükleer saldırısının, muhtemelen nükleer veya konvansiyonel bir tepki de dahil olmak üzere, Rusya için "felaket sonuçlarla" sonuçlanacağını açıkça belirtti. NATO Ukrayna'ya doğrudan müdahale etmese bile, çatışmanın jeopolitik boyutu yine de ABD ve müttefiklerinin doğrudan dahil olacağı daha geniş bir savaşa yol açabilir.

Jeopolitik bağlam ve nükleer silahlar

Bu nedenle nükleer silahların kullanımı stratejik bir tepkiden çok sembolik ve psikolojik bir tepkiyi temsil edebilir. Putin, Ukrayna'ya karşı savaşta bir dönüm noktasını zorlamaya çalışabilir, ancak böyle bir hareketin kesin bir zafere yol açacağının garantisi yoktur. Nükleer silahların kullanılması, kazanma stratejisinden ziyade güçsüzlüğün bir göstergesi olabilir.

Dahası, Batı'nın Ukrayna'ya askeri yardımı artmaya devam ediyor. ABD'nin F-16 uçakları ve gelişmiş füzeleri sevk etmesi, Kiev'in Rus kuvvetlerine ciddi hasar vermesine olanak tanıyor ve Moskova'nın konumu üzerinde daha fazla baskı oluşturuyor. Bununla birlikte, savaşa diplomatik bir çözüm bulunması ihtimali, özellikle de yeniden seçilmesi halinde savaşı hızlı bir şekilde sonlandıracağını ilan eden ve Trump'a verdiği desteği geri çekme tehdidinde bulunabilecek olan Donald Trump'ın ABD'de seçilmesiyle birlikte belirsizliğini koruyor. Kiev, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'yi Putin'le müzakereye zorluyor.

Rusya'nın nükleer cephaneliği

Rusya, Soğuk Savaş'ın sona ermesine ve çok sayıda silah kontrolü anlaşmasının imzalanmasına rağmen benzersiz bir nükleer güç olmaya devam ediyor. Yaklaşık sayılan bir cephanelik ile 5.580 nükleer savaş başlığıRusya dünyanın en büyük nükleer silah stokuna sahip. Buna hem nükleer silahlar dahildir stratejikbu da tüm şehirleri yok edebilir taktikler, saha savaşında kullanılmak üzere tasarlanmıştır. 2023'te Putin, Rusya'nın ABD ile uzun menzilli nükleer füzelerin sayısını ve bunların konuşlandırılmasını sınırlayan Yeni START anlaşmasına katılımının "tek taraflı" askıya alındığını duyurdu. Bu anlaşmanın askıya alınmasıyla Rusya, nükleer cephaneliğini daha da genişletme özgürlüğüne sahip olacak ve bu da ABD ve Batılı müttefikleriyle ilişkilerde yeni gerilimler yaratacak. Anlaşmanın askıya alınması, her ne kadar gelecekte yeniden katılma olasılığını dışlamasa da, NATO Ukrayna'yı desteklemeye devam ettiği sürece Rusya'nın yeni anlaşmalar yapmayı reddettiğini yansıtıyor.

Dolayısıyla Rus nükleer doktrininin revizyonu yalnızca resmi bir güncelleme olarak değil, jeopolitik durumun artan tehlikesinin somut bir sinyali olarak görülmelidir. Nükleer silahların kullanılması artık sadece uzak bir düşünce değil, aynı zamanda Rus askeri politikasında giderek daha fazla merkezi hale gelen bir olasılıktır. Ancak nükleer güce başvurmanın sonuçları yalnızca Ukrayna için değil, bir bütün olarak küresel güvenlik açısından da felakettir. Buna rağmen Çin ve Batı'nın tepkisi de dahil olmak üzere Putin'in hızını yavaşlatan önemli frenler var. Umudumuz, diplomasinin ve uluslararası baskının daha fazla gelişmeyi önleyebilmesidir kızışmaHer ne kadar nükleer savaş riski hala düşük olsa da sıfırdan çok uzak. Artan belirsizlik ortamında insanlık uyanık kalmalı, nükleer tehdidi azaltmak ve Ukrayna'daki çatışmaya barışçıl bir çözüm getirmek için her fırsatı aramalı.

Moskova'nın yeni nükleer doktrini: Anlamı, riskleri ve sonuçları